MUHSİN YAZICIOĞLU
Yüce Yaradan Ankebût Suresi’nin 57. Ayetinde şöyle buyuruyor; “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz.” Her fani gibi bizlerde bu dünyadan vaktimiz gelince göç edeceğiz tıpkı 25 Mart 2009 yılında aramızdan bedenen ayrılan her zaman rahmetle andığım bir Anadolu yiğidi Muhsin Yazıcıoğlu gibi.Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının üzerinden 15 yıl geçti.Biz fanilerin dünyaya geliş gayesi elbette bu dünyada mal mülk biriktirmek değil,önemli olan baki kalan bu gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır.Yunus Emre’nin “Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan/ Var biraz da sen oyalan” derken bizlere bu dünyanın ne kadar yalan olduğunu söylemiyor mu?
Muhsin Yazıcıoğlu tutarlı,ilkeli,milletine aşık,hakikat yoluna revan olmuş,yalansız,dolansız,dürüst bir insan ve siyaset adamıydı.Muhsin Yazıcıoğlu inandığı değerler uğruna yaşamış ve onun için siyaset yapmış bir gönül insanı idi.Muhsin Yazıcıoğlu’nun gönlünde Yunus Emre’nin sevgisi,Mevlana’nın hoşgörüsü her daim vardı.Muhsin Yazıcıoğlu Türkiye’de eğilip bükülmeden de siyaset yapılabileceğini tavır ve davranışlarıyla herkese gösterdi.Sözünü sakınmaz, dobra dobra hakikanet ne ise onu konuşurdu.Muhsin Yazıcıoğlu beş buçuk yılı hücrede olmak üzere yedi buçuk yıl Mamak Cezaevi’nde kaldı.Muhsin Yazıcıoğlu o zor ve karanlık günleri şöyle anlatacaktı: “Kollarım açık olarak, üzerime omuzumdan bir kalas bağladılar, -T- şeklini aldım. Bir sandalyenin üzerine çıkartıldım. Kalas tavanda bir yere çengellere asıldı, sandalye altımdan çekildi, havada sallanarak boşlukta kaldım. O şekildeyken küçük parmağımdan ve tenasül uzvundan elektrik verdiler. İşkenceden ziyade soyundurulmuş olmaktan etkilendiğim anlaşıldığı için, sonraki sorgulara soyundurularak alındım.” diyecekti.Ama hiçbir zaman devletine küsmedi.
Muhsin Yazıcıoğlu “Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam”diyen bir demokrattı. “Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için, bu kadar fırıldak olmaya gerek yok.”diyen dürüst bir insandı.”Ben Türk’üm, Türk esir olmaz. Ben Türk’üm, Türk Devletsiz olmaz. Ben Türk’üm, Türk Bayraksız olmaz. Ben Türk’üm, Türk Ezansız olmaz. Ben Türk’üm, Türk Hürriyetsiz olmaz.”diyen bir Türk milliyetçisiydi. “Bir hayalim var, bütün vatandaşlarımızın, ay-yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı bir Türkiye hayal ediyorum. Bir hayalim var, başını örtenle, açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız kardeşçe yaşadığı bir Türkiye hayal ediyorum. Bir hayalim var, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyorum. Kısacası; Adriyatik’ten, Çin Seddi’ne kadar kaynaşmış, güçlü bir Türk dünyası hayal ediyorum. Büyük bir Türkiye hayal ediyorum. Böylesi bir hayalin peşinde koşmaya, çalışmaya var mısınız?diyen hem hoşgörülü ve barışçıl hem de Turancıydı.
Muhsin Yazıcıoğlu bir peygamber aşığı idi.Anadolu Gençlik Dergisi’nin,vefatından yaklaşık birkaç gün önce kendisiyle yaptığı bir röportajında Hz.Muhammed’e (SAV) duyduğu aşkı şöyle dile getirmişti.“Peygamber Efendimiz (SAV)’in ismini duyduğunuzda hissettikleriniz nelerdir?” sorusuna,şu duygusal cevabı vermişti:“Hüzünleniyorum… Görevini yerine getiremeyen bir kölenin hicabı… Onun arkasında bıraktığı mirasa, onun istediği gibi sahip çıkamadık.Onu anlatamadık,çünkü onu anlayamadık.Onun adını duyduğumda bu nedenlerle hüzünleniyorum. Tüm peygamberlerin şahitlik yapacağı yargı gününde O’nun ümmetinden olma şerefini ve liyakatini inşallah taşırım. Allah onun şefaatinden bizleri mahrum etmesin.”
Fizikî şartları son derece elverişsiz olmasına rağmen hücresini verimli bir mekân haline getirmeyi başarmıştı.Çoğu zaman su bulamadığından dolayı taşlarla teyemmüm yaparak namazını hiç aksatmadı. Defalarca Kur’an’ı Kerim’i hatmetti.
Cenazesinin ardından ortaya çıkan tablo bu çilekeş gönül insanını,yiğit bir Alperen’in hayallerinin bir bakıma gerçekleşmesi anlamına gelmiyor muydu? Ülke genelinde düşünce ve inanç yapıları farklı milyonlarca insan ölümüne samimi şekilde üzüldü.Toplumun her kesiminden on binler cenaze arabasının arkasında hüzün ve gözyaşı içinde yürüdü.
Vefatı vesilesiyle gazeteler ve televizyonlarda defalarca yayınlanan şiirini de bu ortamda yazdı.Bende yazımı onun bu şiir ile bitirirken;Muhsin Yazıcıoğlu’na yüce Tanrı’dan rahmet diliyorum.Muhsin başkanı sonsuzluğun sahibine emanet ediyorum.Ruhu şad mekanı cennet olsun.
ÜŞÜYORUM
“Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak, çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim;
Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak,
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum.
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum.
Zikre dalmış her şey…
Güne gülümserken papatyalar
Dua gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum;
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi!…
Sana ulaşmak istiyorum.
Durun kapanmayın pencerelerim,
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum.”