Türkoğlu’ndan 10 Ocak Açıklaması: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KAĞIT ÜSTÜNDE KALDI!

Türkoğlu’ndan 10 Ocak Açıklaması:     BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ  KAĞIT ÜSTÜNDE KALDI!
Yayınlama: 10.01.2024
A+
A-

Türkoğlu’ndan 10 Ocak Açıklaması:

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

KAĞIT ÜSTÜNDE KALDI!

İYİ Parti Bursa Büyükşehir Adayı Selçuk Türkoğlu, gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklama, “Basın özgürlüğüne dair bütün değerler kağıt üzerinde kalmıştır. Gazeteciler maddi ve manevi açıdan sahipsiz kalmış, Türk basını da artık özellikle ifade hürriyeti açısından evrensel standartların çok gerisinde kalmıştır” dedi.

Basın meslek kuruluşlarının asgari müştereklerde birleşerek yeniden özgürlüklerini kazanabilmeleri için güç birliği yapmaları gerektiğini belirten Türkoğlu’nun açıklaması şöyle.

“10 Icak’ın adı Çalışan Gazeteciler Günü ve onların haklarına kavuştukları gün olarak biliniyor. Ne var ki günümüzde sayıları çalışan gazetecileri çoktan geride bırakan, çalışmayan gazetecilerden söz etmek lazım. O nedenle 10 Ocak aslında hem çalışan, hem de çalışmayan gazetecilerin sorunlarının dile getirildiği gün olmalıdır.

Şurası bir gerçek ki;

Aslında dünyada yakın bir geçmişte Covid 19 illetine dair harıl harıl çareler arandı değil mi?

Oysa tıpkı onun gibi gazetecilik mesleğini de, özellikle ülkemizde adeta “Corona gibi saran” bir büyük hastalığa da mutlaka bir aşı bulmak zorundayız.

Neden biliyor musunuz?

Çünkü, “yargısız infaz” haberciliği çağımızda gazeteciliğe bulaşmış en büyük virüstür de ondan.

Bize göre “kamusal sorumluluğu” bulunan bu anlamlı meslek, güven konusunda maalesef bu nedenle erozyona uğradı.

Normalde, ülkemizde gazetecilik Anayasa’da teminat altına alınmıştır.

Tıpkı ulaştırma, haberleşme, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi bir kamu görevidir.

Haber verme temel işlevinin yanı sıra;

Bilgilendirme yapar.

Eğitme destek olur.

Nesilden nesile kültür aktarımını sağlar.

Hoşça vakit geçirme, denetleme, karar verme süreçlerine katkı koyar.

Fikir üretir, yol gösterir.

Yerel demokrasinin hayata geçmesine yardımcı olur.

Sivil topluma işlerlik kazandırır.

Üniversite ve bürokrasiyi toplumla buluşturur.

Yeni markalar üretir.

Şehirlerin haklarını savunur.

Genç kalemler yetiştirir.

Yetişmiş kalemlere kendini ifade alanı yaratır.

Nitekim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, basına çok kıymet vermiş, “Matbuat hiçbir sebeple tahakküm edilemez ve nüfuza tabi tutulamaz” diyerek, basın özgürlüğünün önemine tam bir asır önce vurgu yapmıştır.

“Basın milletin müşterek sesidir ve gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” sözüyle de haber alma ve verme hürriyetine dikkat çekmiştir.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 19’da da deniyor ki, “Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir ülke sınırı gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.”

Maalesef bütün bunlar ne yazık ki, kağıt üzerinde kaldı.

Çünkü, Türk basını özellikle basın özgürlüğü açısından evrensel standartların çok gerisinde.

Medyanın; Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra 4.Güç olma işlevini çoktan ortadan kalktı. İktidar medyanın neredeyse yüzde 98’ine nüfuz etti.

Bu ülkede, iktidarların basına sirayet etmesinin önüne geçecek önlemler, demokrasinin sağlıklı işleyişi için artık elzem olmuştur.

Hiç bir hukuk devletinde, yayımlanmamış yazı, haber, fotoğraf, gazete, dergi veya kitap suç olamaz, olmamalıdır. Yayımlanmışsa da yasalarda zaten müeyyidesi fazlasıyla vardır, yoksa da olmalıdır. Bizdeki durumu hepiniz biliyorsunuz.

Haklarında ‘gazetecilik faaliyetlerinden’ ötürü kovuşturma başlatılan gazetecilerin, ‘tutuksuz’ yargılanmaları sağlanmalı, bunun evrensel kriterlerin en önemlisi olarak ülkemiz hukukunda da kabullenilmesi temin edilmelidir. Ülkemizde bu konuda yaşanan hukuk ihlallerine her gün yenileri ekleniyor.

Son yıllarda artan yayın yasakları, kanal karartmaları, fahiş para cezaları, telif haklarından doğan ve mahkumiyetlere kadar varan tutuklamalar, çeşitli yasa maddeleriyle kıskaca alınan basın kuruluşlarının daha da zorluklara girmelerine neden olmakta ve halkın haber alma, gazetecilerin de haber alma ve yayma hürriyetini engellemiştir.

Bu noktada, medyanın kullandığı dil de çok önemli.

Şiddeti teşvik etmeyen, yargısız infaz yapmayan, haysiyet cellatlığına soyunmayan, terörü ve her türlü savaşı asla özendirmeyen, tam tersine insanları ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, dini, dili, ırkı, rengi ne olursa olsun, evrensel insani değerleri esas olan barış dili tercih edilmeli ve basın bu yönde teşvik edilmelidir.

Medya kendi içinde birlik olmalı, gazeteciler mesleki sorunlarında dayanışmayı sağlamalıdır. Türkiye’de en kolay yapılan iş medya işidir. İsteyen herkesin kuralsız, kaidesiz gazeteci olabildiği bir memleket olabilir mi? Bunun önünde geçilmelidir.

Kısacası gazetecilik, yeniden kamu yararı gözeten bir meslek olmalıdır. Bu da aslında topyekün bir sistem sorunudur.”

 

Asuman Yaşar Haberasi imtiyaz sahibi
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.