Erdoğan’ın müjdesinden her zamanki gibi hem ayrımcılık hem de sefalet çıktı.

Erdoğan’ın müjdesinden her zamanki gibi hem ayrımcılık hem de sefalet çıktı.
Yayınlama: 11.10.2023
A+
A-

 

 

 

Emek ve çalışma yaşamındaki haftalık gelişmeleri değerlendirmek için sizlerle birlikteyim.

Pazartesi günü AKP Genel Başkanı Erdoğan, emeklilerimize bir müjde de bulundu!

Neydi bu müjde?

Emeklilerimize bir defaya mahsus 5 bin TL tutarında ikramiye verilmesi.

Gerçi açıklaması müjde miydi yoksa emeklilerimiz ile alay mı etti, ne biz anladık ne de ülkemizdeki milyonlarca emekli anladı.

Erdoğan’ın müjdesinden her zamanki gibi hem ayrımcılık hem de sefalet çıktı.

Erdoğan, bir defaya mahsus 5 bin TL’yi yani asgari ücretin bile yarısına denk gelmeyen ikramiyeyi müjde diye sundu.

Bununla da yetinmeyip bu sefalet ikramiyesinden çalışmak zorunda bırakılan emeklileri de mahrum bıraktı.

Değerli basın mensupları;

İkramiye adı altında verilen 5 bin TL’lik komedi ikramiyesinin zaten övülecek bir yanı yok.

Bakın sadece bir kilo ete göre örnek verelim;

Geçtiğimiz yıl bu ikramiye ile 38 kilo et alınabilirken,

Bu yıl sadece 16 kilo et alınabiliyor.

Esas dikkat çekici husus bu ikramiyeden emekli olup ama çalışmak mecburiyetinde olan emeklilerimizin yararlanamayacak olması.

Bu ülkede 8 milyon emekli ve hak sahibi asgari ücretin altında aylık alıyor.

Değerli basın mensupları,

Şimdi sizinle çarpıcı bir rakamı paylaşmak istiyorum.

SGK’nın son verilerine göre, bu ülkede toplam 10 milyon 983 bin yaşlılık yani emekli aylığı alan vatandaşımız var.

Yine TÜİK çeyreklik iş gücü verilerine göre de ülkemizde emekli olduğu için iş gücüne katılmak istemediğini belirten 5 milyon 182 bin vatandaşımız var.

Bu da demek oluyor ki geriye kalan 5 milyon 801 bin emeklimiz iş gücüne dahil olmak istiyor.

Yani emekli aylığı evinin kirasına, faturasına, sofrasındaki bir dilim ekmeğine yetmediği için çalışmak istiyor.

Çünkü Eylül ayında ortalama açlık sınırı, en düşük emekli aylığının tam 5 bin 449 TL fazlası.

Ve şimdi siz 5 bin TL ikramiye veriyorum diye müjde vereceksiniz,

Ama 5 milyon 801 bin emeklimizi yani her iki emeklimizden birini ikramiye hakkından mahrum bırakacaksınız.

Sizin adalet anlayışınız tıpkı partinizin ismin de yazan adalet ismi gibi sadece kâğıt üstünde kalan bir kavram.

Erdoğan, açıkça 5,8 milyon emeklimizi bu ülkenin birer vatandaşı olarak görmüyor.

Böyle adaletsizlik olur mu?

Böyle ayrımcılık olur mu?

Böyle vicdansızlık olur mu?

Değerli basın mensupları bakın sizlere bir çarpıcı rakam daha vermek istiyorum.

Bu yılın ilk 9 ayında, emekli aylığı yetmediği için çalışmak zorunda kalan emeklilerimizden 406’sını iş cinayetlerinde kaybettik.

Mehmet Naci Sözüner adlı vatandaşımız, 67 yaşındaydı.

Kendisi İzmir Bayraklı’da çalıştığı eğlence mekânında çıkan yangında dumandan etkilenerek hayatını kaybetti. Emekli öğretmendi, geçinmek için çalışmak zorunda bırakılmıştı.

Yine geçtiğimiz ay Yılmaz Zafer isimli bir vatandaşımız.

Kendisi 64 yaşında ve emekli. İstanbul Kadıköy Bostancı’da inşaatın 5’inci katında temizlik yaparken toprak zemine düşerek hayatını kaybetti. Yevmiyeli işçilik yapıyordu.

Devam edelim;

Arif Çınar isimli vatandaşımız, 73 yaşında.

Kendisi Çankırı’da bu yaşta çalışmak zorunda olduğu için, çalıştığı inşaatta iş cinayetinde yaşamını yitirdi.

Bu ölüm, bu cinayet listesi uzayıp gidiyor.

Emekli olduğu halde çalışmak zorunda kalan ve iş cinayetine kurban giden, yüzlerce, binlerce emeklimiz var.

Ve şimdi siz kalkıp üstüne bir de emekli olan ama çalışan emeklilerimiz arasında ayrımcılık yapıyorsunuz.

Bir kere dahi kendinize sordunuz mu acaba; ülkemizde her iki emekliden birinin çalışıyor olması ya da çalışmak için bir iş arıyor olmasının sebebi nedir diye?

Emekli olduğu halde çalışırken binlerce emeklimiz neden iş cinayetlerine kurban gidiyor diye.

Hiç sordunuz mu kendinize?

Biz size cevabını verelim; bunun tek sebebi sizsiniz, sizin iktidarınızdır.

Değerli basın mensupları;

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek emekçilerin aldığı ücretlere kafayı takmış durumda.

Asgari ücretlilerin, kamu emekçilerinin, kamu işçilerinin ve emeklilerimizin aldığı ücretler, Mehmet Şimşeği rahatsız ediyor.

Bakın kendisi dün katıldığı bir televizyon programında aynen şu ifadeleri kullandı;

“Yüksek ücret artışlarının yüksek enflasyona sebep oluyor”

Yeni Merkez Bankası yönetimi de 4 aylık faiz artışında her defasında enflasyonun sebebi olarak ücretleri gösteriyor.

Dört aydır devam eden politika faizleri artışının gerekçelerinden biri olarak da ücret artışları vurgusu yapılmaktadır.

Merkez Bankası da çok iyi biliyor ki bu ifadeler “minareyi çalıp kılıfını uydurmaktır.”

Emeği ucuzlaştırmanın köşe taşlarını döşemektir.

Şimşek, Merkez Bankası’ndan sonra kendisi de en nihayetinde ağzındaki baklayı çıkarmış durumda.

Yani Şimşek şunu demek istiyor; önümüzde yerel seçim var, ocak ayında da seçim öncesinde emekçilere, emeklilere son kez bir zam yapacağız,

Ama bunun dışında 2028 yılına kadar size zam falan yok,

Gerekirse sıfır zamla çalışacaksanız, çalışmaya razı olacaksınız diyor.

Mehmet Şimşek iktidarın bile isteye hortlattığı enflasyonun farkında olmasına rağmen,

Bu yüksek enflasyon ortamında karına kar katan bir avuç yandaşın olduğunu bilmesine rağmen,

Enflasyonun sebebi olarak emekçileri gösteriyor.

Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu.

Değerli basın mensupları;

Hatırlanacağı üzere Şimşek ay içerisinde enflasyonla mücadele dâhiyane bir çözüm bulmuştu.

Şimşek’e göre vatandaşlar ne kadar aç kalırsa,

Evine ne kadar az ekmek, peynir, domates götürürse,

Eti, tavuğu, balığı sofrasına artık koymayı bırakıp market raflarından uzak kalırsa,

Çocuğunun isteklerini olabildiğince azaltırsa,

Enflasyonun düşeceğini düşünüyor.

Kendisi ne demişti; “kredi kartı limitleri düşecek, taksit sayıları azalacak” ve “krediyle, kartla zenginlik olmaz.”

Sayın Şimşek emin olun bu vatandaşlarımızın krediyle, kredi kartıyla zengin olmak diye bir derdi yok.

Asgari ücretliler, kamu emekçileri, emekliler krediye ve kredi kartına neden ihtiyaç duyuyor biliyor musunuz?

Çünkü ücretleri artık beslenmesine, barınmasına, çocuğunun okul ihtiyaçlarını karşılamasına yetmiyor.

Yetmedikçe vatandaşlar artık günlük giderlerini karşılamak için kredi kartlarına sarılıyor.

Yani Şimşek diyor ki;

Sizi bir güzel KDV ile ÖTV ile ezdik.

Çarşıya pazara sizi çıkaramaz hale getirdik,

Ücretlerinizi de açlık ve yoksulluk sınırı altında eşitledik,

Üstüne şimdi de kredi ve kredi kartı faizlerini arttırıyoruz ki,

Artık hiçbir şey satın almayın,

Enflasyonda böylece düşsün.

Mantık bu….

Domatesi tane ile alın,

Peyniri gramla yiyin,

Sıvı yağı, çay bardağı ile satın alın,

Ayakkabınız mı yırtıldı, gerekirse yama yapıp yenisini almayın,

Çocuğunuz bir şey mi istedi, çocuğunuz oyalayın satın almayın,

O zaman enflasyon düşer diyor.

Üstüne bir de size sıfır zam verdik mi değmeyin keyfimize diyor.

İşte o zaman enflasyonun belini kırarız diyor.

Açlığa daha fazla açlıkla karşılık verirsek enflasyon belasından ancak öyle kurtuluruz diyor.

Peki soralım?

Enflasyonun sebebi fiyatı aylık yüzde 18 artan ekmek mi,

Yoksa asgari ücretle geçinen milyonların ekmek alabilmesi için dahi daha fazla borçlanması mı?

Enflasyonun sebebi fiyatı yine bir ayda yüzde 16 artan yumurtayı alabilmek için daha fazla kredi kartı kullanmak zorunda kalan, aylık 7 bin 500 TL ile geçinen 8 milyon emekli mi?

Bunun sebebi insanca geçinebilecek bir ücret için aylardır direnen FEDAŞ enerji işçileri mi?

Trendyol depo işçileri mi?

Maden işçileri mi?

Tekstil işçileri mi?

Agrobay işçileri mi?

Emekli aylığı ile geçinemeyen ve bunu için çalışmak zorunda kalan, çalışırken de iş cinayetinde yaşamını yitiren emeklilerimiz mi?

Ya da ekonomiyi rayından çıkartan,

Enflasyonu hortlatan,

Çarşı, pazarı kasıp kavuran,

Milyonları yoksulluğa itip,

Yandaşı zengin yapan sizin politikalarınız mı?

Bu ülkede bankaların, şirketlerin karları sürekli olarak büyüyor,

Onların çarkı dönüyor,

Yandaş iş adamlarınızın işleri tıkır tıkır işliyor,

Bir tek asgari ücretlinin, kamu emekçisinin, emeklinin sofrasındaki çark dönmüyor.

2022 yılında firmaların kârı yüzde 423 artışla 1 trilyon 511 milyar TL’ye ulaştı.

Yine geçtiğimiz yıl bankaların net karı da yüzde 366’lık artışla 433,5 milyar TL’ye ulaşmış.

Ya emeğin payı ne olmuş?

Emeğin payı da bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 3,5 puan küçülmüş.

Şirketler, bankalar pastayı büyütürken,

İşçinin, emekçinin payı artmak bir yana, sofrasındaki ekmek 3 dilim daha azalmış.

Demek ki siz ülkenin yüzde 1’ini ihya ederken,

Geri kalan yüzde 99’unu da sefalete sürüklemişsiniz, sürüklemeye de devam etmektesiniz.

Hani AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan sürekli diyor ya; “dünya 5’ten büyüktür” diye.

Unutmayın ki bu ülkede emeği ile geçinen milyonlarca yurttaş da sizin bir avuç yandaş şirketinizden, beşli çetenizden ve mutlu azınlığınızdan daha büyüktür.

Mehmet Şimşek’e bir soru daha soralım?

Vatandaşların bankalar ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borç bakiyesi sadece 22–29 Eylül haftasında 34,9 milyar lira artarak 2 trilyon 466 milyar liraya yükseldi.

Şimşek’e göre kredi kartı ve kredilerle zengin olunuyor.

Allah aşkına bir ülkede ücretli emekçilerin, emeklilerin borcu zengin olsunlar diye mi artıyor,

Yoksa aldıkları ücretler artık temel ihtiyaçlarını dahi karşılamak için kredilere, kredi kartlarına sarıldığı için mi artıyor?

Aslında Şimşek de cevabını çok iyi biliyor.

Kısacası Şimşek kafasındaki ekonomi modelini çoktan belirlemiş.

Ücretleri baskıla,

Emeği güvencesizleştir,

İşçinin kıdem tazminatına göz dik.

Yani IMF’yi ülkemize tekrar getirmenin yolunu bulmaya çalışıyor!

Değerli basın mensupları,

Son olarak ülkemizde artık bir yağma fonuna dönüşen işsizlik sigorta fonuna dair birkaç dikkat çekici veriyi sizinle paylaşmak istiyorum.

Fondan işsizlere 2023 Eylül dönemi için önceki dönemden ödemesi devam edenlerle birlikte 377 bin 581 kişiye ödeme yapılmış.

Geçtiğimiz yılın aynı ayı ile kıyasladığımızda fondan yararlanan işsiz sayısında 30 bin kişilik gerileme var.

Türkiye’de TÜİK verilerine göre, dar tanımlı işsiz sayısının şu an 3 milyon 223 bin kişi olduğunu düşündüğümüzde işsizlerin yüzde 87’si işsizlik ödeneğinden yararlanamamakta ve gelir desteğinden mahrum kalmaktadır.

Yani iktidar, her 100 işsizimizden en az 87’sine ne halin varsa gör demektedir.

Sosyal devlet olmanın gerekliliği işsizleri gelir desteğinden mahrum bırakarak açlığa terk etmek değil, işsizlerimizi bu süreçte desteklemektir.

Bakın Ocak-Eylül ayları arasında işsizlere ödenen toplam destek 15 milyar 7 milyon 973 bin TL.

İşverenlere verilen destek aktif iş gücü ve iş başı eğitim programlarını da dahil ettiğiniz de yaklaşık 65 milyar TL.

İşverenlere verilen desteğe rağmen istihdamda kayda değer bir artış da söz konusu değil.

Ayrıca fonun toplam maddi varlığı, Eylül ayı itibariyle 163 milyar 185 milyon 165 bin TL.

Peki, şimdi soralım?

163 milyar 185 milyon 165 bin TL’den işsizlerin payına düşe düşe 15 milyar neden düşüyor.

Fondaki paralar kime, nasıl peşkeş çekiliyor?

Yandaşların karına kar katması için milyonlarca işsiz kendi ücreti ile desteklediği işsizlik sigorta fonundan yararlanamıyor.

İşsizlik sigorta fonu, AKP eliyle yağma Hasan’ın böreğine, yandaşı destekleme fonuna dönüştürülüyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asuman Yaşar Haberasi imtiyaz sahibi
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.