CHP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, İktidarın Açıkladığı Orta Vadeli Program’a İlişkin Açıklamalarda Bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, İktidarın Açıkladığı Orta Vadeli Program’a İlişkin Açıklamalarda Bulundu.
Yayınlama: 08.09.2023
A+
A-

CHP İşçi Sendikaları, STK ve Meslek Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, iktidarın açıkladığı Orta Vadeli Program’a ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, iktidarın açıkladığı Orta Vadeli Program’ın emekçilere dayatılan uzun vadeli bir sefalet programı olduğuna dikkat çekerek, “Orta Vadeli Program işçinin iş güvencesini elinden alıyor” dedi.CHP İşçi Sendikaları, STK ve Meslek Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar,basın açıklamasında şu ifadeler yer verdi;

 

Değerli basın mensupları,

Emek ve çalışma yaşamındaki haftalık gelişmeleri değerlendirmek için sizlerle birlikteyim.

Hepinizin bildiği üzere yarın 9 Eylül.

Kurtuluşun ve kuruluşun partisi olan partimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin 100. Kuruluş yıl dönümü.

İşgallerin ve yıkıntıların arasında milli kurtuluşun ve ulusal bağımsızlığın simgesi olan partimizin ve Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyorum.

Ulusal kurtuluş savaşımızın ebedi komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu, ilk genel başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm silah arkadaşlarını saygı ve sevgiyle anıyorum.

Cumhuriyetimizi 100 yıl öncesinden var eden laiklik, özgürlük, emek ve demokrasi fikrinin yılmaz savunucularını da buradan saygı ve sevgiyle anıyor,

Bu fikri, bundan sonra ilelebet yaşatacak olan tüm Cumhuriyet savunucularını da selamlıyorum.

“Kurtuluş savaşını keşke Yunan kazansaydı” diyenlere,

Cumhuriyeti “reklam arası” olarak görenlere inat,

Bir kez daha 100. yılında yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi diyoruz.

Değerli basın mensupları;

Bildiğiniz üzere çarşamba günü, Orta Vadeli Program açıklandı.

İktidar, bir dönem daha söz verip de yapamadıklarını, yeni bir program vasıtasıyla bir başka bahara erteleme kararı aldı.

İktidarın programında, vatandaşa yine işsizlik, güvencesiz çalışma, yoksulluk ve yüksek enflasyonla yaşamak reva görüldü.

Bakın, açıklanan programda bu yıl için enflasyon ön görüsü yüzde 65 oldu.

Daha bir ay önce Merkez Bankası’nın tahmini, yüzde 58 idi.

Yılın sonunda enflasyon yüzde 70 çıkarsa şükredeceğiz.

Bu demek oluyor ki; 45 aydır çift haneli enflasyon ile yaşadığımız yetmedi, en az 28 ay yani 2 yıl 4 ay daha çift haneli enflasyona mahkûm olarak yaşayacağız.

Bir başka deyişle; işçiler, kamu emekçiler, emekliler en az 2 yıl 4 ay daha yoksulluk ve sefalet ücretleriyle yaşamak zorunda kalacak.

Tabi o da program tutarsa.

Bu yüzden, bu program orta vadeli bir ekonomi programı olmaktan ziyade, emekçilere dayatılan uzun vadeli bir sefalet programıdır. 

Programın 22. sayfasındaki bir ifadeye dikkatinizi çekmek istiyorum.

‘’İş kanununda sosyal taraflarla diyalog halinde yapılacak değişiklikler ve bu doğrultuda gerçekleştirilecek ikincil mevzuat çalışmaları ile işgücü piyasalarında güvenceli esneklik sağlanacaktır’’.

Bu ifade, açık şekilde işçilerin güvenceli çalışma hakkını hedef almaktadır.

Değerli basın mensupları,

Güvence kavramı ile esneklik kavramı birbirine tezat kavramlardır.

Güvencenin olduğu yerde esnek çalışmadan,

Esneklik kavramının olduğu yerde de iş güvencesinden bahsedilemez.

AKP’nin çıkarttığı ve iktidarı boyunca da defalarca değişiklik yaptığı mevcut iş hukuku,

İşçinin iş güvencesini tam olarak koruma altına almayan, alabildiğince güvencesiz çalışma hükümlerinin olduğu bir kanun durumuna getirildi.

Şimdi soralım;

İşçileri daha ne kadar güvencesizliğe ve geleceksizliğe mahkûm etmeyi düşünüyorsunuz?

Bakın, yine programda hedef olarak tanıtılan iki maddeye daha dikkat çekmek istiyorum.

Programın 29. sayfasının 21. maddesinde aynen şöyle;

“Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulacaktır.”

Programın 31. sayfasındaki 28. maddede yer alan ifade ise şu şekilde;

’Sosyal güvenlik sisteminde fiili ve yasal kapsamın artırılması doğrultusunda kadın, gençler, engelliler başta olmak üzere çalışma hayatına kalıcı katılımı sağlamayı teminen esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak, sosyal güvenlik mevzuatı ve uygulamaları değişen işgücü piyasası koşullarına ve yeni nesil esnek çalışma şekillerine daha uyumlu hale getirilecektir.’’

Yani, iktidar sadece çalışma yaşamını değil aynı zamanda sosyal güvenlik sistemini de esnek ve güvencesiz bir yapıya dönüştüreceğini ifade ediyor.

Bir başka deyişle emeklilere, hâlihazırda emekli olmayı bekleyen vatandaşlarımıza “kamusal emeklilik hakkınızı piyasalaştıracağım” diyor.

İktidar; Ali Cengiz oyunuyla kıdem tazminatı hakkını gasp etmek için bir hazırlığa girişmiş bulunuyor.

Orta vadeli program bu haliyle; emeğe, emeğin kazanılmış haklarına, mevcut kamusal emeklilik sistemine karşı açık bir saldırı programıdır.

“Türkiye Yüzyılı” diye öve öve bitiremediğiniz dönemde, işçilere emekçilere reva göreceğiniz program bu mu?

İşçinin iş güvencesini elinden al,

Kıdem hakkını arkadan dolaşarak gasp etmeyi planla,

Üstüne bir de kamusal bir hak olan emeklilik hakkını işçinin, emekçinin elinden al, piyasaya ver.

Bir de dün Mehmet Şimşek’in ücret zamları ile ilgili söyledikleri var.

Şimşek, “ücretlere yapılacak zamlarda artık hedef enflasyon dikkate alınacak” diyor.

Sayın Şimşek hedef enflasyon diyorsunuz ama kamu emekçilerine reva görülen zam hedef enflasyonunda altında.

Nasıl olacak bu iş?

Sen 2024 için yüzde 33 enflasyon hedefi koyuyorsun ama yüzde 26,5 zam veriyorsun.

Ayrıca kimse kimseyi kandırmasın, ücretlere enflasyon hedefli zam dayatması bariz bir IMF politikasıdır.

İktidarı uyarıyoruz;

Emekçilerin haklarını hedef alan IMF’siz IMF programından derhal vazgeçin.

İşçilerin, emekçilerin iş güvencesine kıdem tazminatına ve emeklilik hakkına el uzatmayı aklınızdan bile geçirmeyin.

Değerli basın mensupları;

100 yıl öncesinde genç Cumhuriyetimizin onca yokluk ve yoksulluk içerisinde var ettiği tüm birikimlerimiz, AKP eliyle bir hiç uğruna satıldı.

Her biri Cumhuriyetin birer kazanımı ve değeri olan; kamu işletmeleri, hisseleri ve taşınmazları özelleştirme adı altında elden çıkartıldı.

Özelleştirmeler, sadece kamusal varlıklarımızı yok etmekle kalmadı. Aynı zamanda buralarda emek ve alın teri döken işçilerimizin, emekçilerimizin de emeği heba edildi.

Sümerbank, TEKEL, TÜPRAŞ, SEKA, Ereğli, İsdemir, Kardemir, Eti Maden İşletmeleri, Petkim, Telekom, çimento fabrikaları, Petrol Ofisi, gübre fabrikaları, şeker fabrikaları ve daha niceleri; sadece 65 milyar dolara yabancılara peşkeş çekildi.

Özelleştirilen milli ve yerli kurumlarımızda çalışan emekçilerimizin iş güvencesi ve çalışma hakkı ellerinden alındı.

On binlerce belki de yüz binlerce emekçimiz, özelleştirmeler neticesinde ya işsiz kaldı ya da güvencesiz, taşeron olarak çalıştırılmaya maruz bırakıldı.

Bakın, Türkiye’de halihazırda 150 bine yakın taşeron işçisi bulunuyor.

Taşeron sisteminin kendisi modern köleliktir. Bu köleliği, Cumhuriyet tarihimizde ilk kez çalışma yaşamımıza sokan, AKP iktidarının kendisi oldu.

Cumhuriyetimizin 100. yılında ülkemizde emekçilerimizin halen düşük ücretlerle, sendika ve örgütlenme hakkından yoksun bir şekilde taşeron köleliğine mahkûm edilmesi, 22 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının sorumsuzluğu ve ayıbıdır.

Değerli basın mensupları;

31 bin 458…

Bu rakam ne çağrıştırıyor biliyor musunuz?

22 yıllık AKP iktidarı döneminde iş cinayetlerinde kaybettiğimiz işçilerimizin sayısı.

Bakın, bu rakam Türkiye’de birçok ilçenin nüfusundan bile fazla.

Biz kiminle, nerede savaşıyoruz da bu kadar yurttaşımızı kaybediyoruz?

Hangi savaşta bu kadar vatandaşımızı kaybedebiliriz ki.

İş yerlerinde 22 yıldır işçilerimize, emekçilerimize karşı bir savaş yürütülüyor.

Bu savaşın başında da AKP iktidarı bulunuyor.

Türkiye’de en son SGK verilerine göre, bir yılda yaşanan iş kazası sayısı 511 bin.

Neredeyse her gün 1400 iş kazası yaşanıyor.

İktidar tarafından 2013 yılında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkarıldı.

Çıkartılan bu yasa, işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamak bir yana, yasanın kendisi AKP eliyle bir şirket mantığı ile işletildi.

Sonucunda ise on binlerce emekçimiz, AKP iktidarının sömürü düzeninde yaşamını yitirdi.

Değerli basın mensupları;

Cumhuriyet; emeği ile geçinenlere daha güvenceli çalışabilmesi için sendika hakkını tanıdı.

Emeğin son kalesi olan kıdem tazminatı hakkını işçilere sağladı.

Yine Cumhuriyetin ikinci yarısında emekçilere grev hakkı tanındı.

1980 askeri darbesi, başta sendika ve grev hakkı olmak üzere işçilerin, emekçilerin kazanılmış haklarını elinden almıştı.

En büyük saldırı dalgası da AKP iktidarı eliyle hayata geçirildi.

AKP, iktidarda olduğu 22 yıllık dönemde kıdem tazminatı hakkını gasp etmek için defalarca girişim bulundu.

100 yıllık Cumhuriyet tarihinde 20 grevi yasaklayarak kendinden önceki dönemin rekorunu kırdı.

Sendikasızlaştırmayı, güvencesiz çalıştırmayı, grev hakkını etkisizleştirmeyi, ücretleri baskılamayı kendisine görev bildi.

Bakın, bugün Türkiye’de çalışan her 100 işçimizin 80’nin iş güvencesi yok.

Her defasında darbeci zihniyetle mücadele ettiğini söyleyen bu iktidar, iş emekçilere, işçilere gelince darbe zihniyetini kat be kat aşan icraatlara girişti.

Yeri gelmişken buradan bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum;

Değerli basın mensupları,

Önümüzdeki günlerde metal sektöründe yüz binden fazla işçiyi ilgilendiren MESS grup toplu sözleşme görüşmeleri başlayacak.

Sendikalar, geçtiğimiz hafta toplu sözleşme taleplerini içeren taslaklarını kamuoyu ile paylaştı.

Buradan, iktidara uyarıyorum.

Görüşmelerde olası bir uzlaşmazlık halinde işçilerin grevlerini ertelemeyi aklınızdan dahi geçirmeyin.

Bu konuda siciliniz epey bir kabarık.

Önümüzdeki günlerde başlayacak bu süreci de yakında takip edeceğiz.

MESS grup toplu sözleşmelerinde metal işçilerinin ve sendikaların haklı taleplerinin arkasında olmaya devam edeceğiz.

Değerli basın mensupları;

Cumhuriyetimizin 100. yılına aylık geliri, 4 bin 471 TL’nin altında olan 6 milyon 828 bin 533 kişi ve 10 milyona yakın gerçek işsizimiz ile giriyoruz.

34,6 milyon vatandaşımızın iki günde bir sofrasına et yemeği koyamadığı,

44 milyon vatandaşımızın borç altında ezildiği,

17 milyon 49 bin vatandaşımızın evinin ısınma ihtiyacını karşılayamadığı, bir Türkiye gerçeği ile Cumhuriyetimizin 100. yılına giriyoruz.

Aynı zamanda işçilerin, emekçilerin insan onuruna yaraşır bir ücret ve güvenceli çalışma hakkı için ülkenin dört bir yanında direndiği ortamda Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya hazırlanıyoruz.

Eskişehir’de maden ocağında hakkını alabilmek için açlık grevi başlatmak zorunda kalan işçilerin,

Tazminatsız işten atılan Agrobay Seracılık işçilerinin,

Trendyol depolarında işten atılan işçilerin,

9 Ağustos’tan beri direnen FEDAŞ işçilerinin,

Taban ücret hakkı için yaka paça göz altına alınan, dövülen özel öğretmenlerin,

Sputnik’te işten çıkartılan basın emekçilerinin,

Ve ülkenin her bir köşesinde, işçilerimizin hak arama mücadelesi devam ediyor.

Bizzat kendim, partimiz adına geçen hafta özel öğretmenlerimizin yaşadıkları sorun ve taleplerini dinlemek adına kendilerini ziyaret ettim.

Ayrıca 9 Ağustos’tan beri direnişte olan FEDAŞ işçilerini,

Küçülme bahanesi ile işten atılan 56 Trendyol depo işçilerini de ziyaret ederek, hak arama mücadelelerinde destek olmaya çalıştım.

Bundan sonra da işçilerimizin, emekçilerimizin hak arama mücadelelerinde yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Değerli basın mensupları;

Son olarak, hem partimizin hem Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlama hazırlığı içerisinde olduğu bu günlerde insanca çalışma koşullarının sağlandığı, emeğin sömürüsünü olmadığı, güvenceli bir çalışma yaşamı için önerilerimizi bir kez daha dile getirmek istiyorum.

  • Taşeron sömürüsüne derhal son verilmeli, tüm taşeron işçilere hakları olan kadro hakkı verilmelidir.
  • Orta vadeli programda da değindiğiniz; tüm esnek çalışma koşullarına son verilmeli, çalışma yaşamı güvencesizlikten tamamen arındırılmalıdır.
  • Sendika ve toplu sözleşme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  • Grev yasaklarına derhal son verilmelidir.
  • İş yerlerinde işçilerimizi, göz göre göre ölüme gönderen bu çalışma rejimine karşı; işçilerimizin bizzat söz ve karar sahibi olduğu yeni bir işçi sağlığı ve güvenliği yasası derhal çıkartılmalıdır.
  • İşçilerimizi koruyan, tamamen güvenceye kavuşturan yeni bir temel iş güvencesi kanunu hayata geçirilmelidir.
  • İşsizlik sigortası fonunun amaç dışı kullanılmasına son verilmeli, fon işsizlerin kullanımına daha çok hizmet edecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
  • Kıdem tazminatından yararlanma şartları yeniden ele alınmalı, tazminat hakkı için süre kısıtlaması kaldırılmalı, tazminat hakkı tüm işçilerimizin rahatça erişebileceği bir hak olmalıdır.
  • Emekçilerimizin sırtındaki vergi yükü hafifletilmeli, bu kapsamda vergi dilimleri ücretli çalışanlarımız lehine yeniden düzenlenmelidir.

Hepinize basın toplantımıza katıldığınız için teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.