2023’ten 2024’e: Yas değil, direniş 2023’te Cumhuriyetin yüzüncü yılını coşkuyla kutlayacaktık… Kutlayamadık!

2023’ten 2024’e: Yas değil, direniş        2023’te Cumhuriyetin yüzüncü yılını coşkuyla kutlayacaktık…     Kutlayamadık!
Yayınlama: 31.12.2023
Düzenleme: 31.12.2023 10:58
A+
A-

Emre Kongar

Cumhuriyet köşe yazısı

2023’ten 2024’e: Yas değil, direniş

 

 

2023’te Cumhuriyetin yüzüncü yılını coşkuyla kutlayacaktık…

 

  • Kutlayamadık!

 

Her ne kadar halk, 29 Ekim’de, gerçekten coşkuyla, meydanları doldurduysa da…

 

İktidarın isteksizliği, halkın bu coşkusunu sadece o geceye özgü olarak sınırladı.

 

 

 

 

Üstelik Anayasada “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” olarak tanımlanmış olan Cumhuriyetimiz, iktidar tarafından bütün bu özelliklerinden gittikçe uzaklaşan bir süreç içine sokulmuş olduğu için, bu bir gecelik kutlama bile buruk bir nitelik taşıyordu.

 

***

 

Aslında başlangıçta bir “umut yılı” idi 2023:

 

Çünkü en azından, rejim ve geçim krizleri açısından çözüm süreçlerini başlatabilecek bir seçim vardı 14 Mayıs’ta.

 

Ama ne yazık ki son derece eşitsiz, adaletsiz olan, baskı altında ve çirkin yalanlarla geçen propaganda döneminden sonra, bütün ölçümlere ve beklentilere karşın, iktidarın seçimi kazandığı ilan edildi.

 

Böylece, rejim ve geçim bunalımlarının çözümü de “bir başka bahara” kaldı…

 

Sonuçta, bir “umut yılı” olarak başlayan 2023, deprem ve şehit haberleriyle, doğal ve siyasal felaketlerle, bir “yas yılına” dönüştü.

 

***

 

2023’ün önemini belirleyen tarihsel olay Cumhuriyetin yüzüncü yıldönümü ise de asıl güncel olay seçimlerdi.

 

Seçimler “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”nden yana olanlarla, “Şahsım Devleti”nden yana olanlar arasında geçti.

 

Demokrasiyi savunan ya da en azından böyle görünen muhalefetin karşısında, adına bazı akademisyenler ve yazarlarca “Neo Patrimonyal Sultanizm” veya “İslamo-Faşizm” denilen, “Şahsım Devleti” vardı.

 

6’lı Masa biçiminde örgütlenmiş görünen muhalefet, sonradan açığa çıktığı üzere, kendi içinde birtakım ayak oyunlarının, hatta ihanetlerin varlığıyla, sakat bir nitelik taşıyordu…

 

Karşısında da görünen ve görünmeyen bütün gücüyle sahaya inmiş olan “Şahsım Devleti” vardı.

 

 

 

 

Sonuç çeşitli zorlamalarla ve kıl payı farkla, rejim ve geçim bunalımlarını yaratmış olan “Şahsım Devleti”nin iktidarı lehine ilan edildi.

 

Oysa kamuoyu yoklamalarına dayalı olan genel beklenti, bu sonucun tam tersineydi.

 

Bu nedenle, Demokrasiyi savunan kesimde, tam bir düş kırıklığı, büyük bir ruhsal ve siyasal çöküş yaşandı.

 

Bu çöküşü, “Şahsım Devleti”nin seçim sonrasında yeniden ivme kazandırdığı, rejim ve geçim sıkıntılarını daha da tırmandıran haksızlıkları, hukuksuzlukları, iyice derinleştirdi.

 

Rejim ve geçim felaketleri karşısında, halkta, ölüm ya da çaresiz bir hastalık gibi olaylarda yaşanan inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamaları devreye girdi.

 

***

 

Oysa gerçek durum hiç de böyle umutsuz değildir.

 

Yılın bu son yazısını gerçek durumun hiç de böyle umutsuz olmadığını anlatmak için yazdım:

 

Ne bu iktidar Türkiye Cumhuriyeti’nin alın yazısıdır…

 

Ne de sonsuza kadar devam edecektir!

 

Görev, bizimdir, sizindir, hepimizindir:

 

2024 yılını, “Zorbalığa Karşı Demokrasi için Direnişin” başlangıç yılı yapmalıyız.

 

Bunun nasıl olabileceğini, yeni yılın ilk yazısında anlatmaya çalışacağım!

Asuman Yaşar Haberasi imtiyaz sahibi
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.