**
Dün, sivas’ta 35 insanımızın
yakılarak katledildiği madımak katliamı’nın 30. yıl dönümüydü.
ülkemizin birliğini, dirliğini, beraberliğini hedef alan,
insanlığa karşı işlenmiş bu nefret suçu,
yüreklerimizi ilk günkü acısıyla dağlamaya devam ediyor.
bu katliamda yitirdiğimiz canları,
bir kere daha rahmetle anıyoruz.
adalet, bu yangını söndüremedi.
insanlığa karşı işlenmiş bu nefret suçlarında,
zaman aşımının söz konusu olamayacağını,
olursa bunun da bir başka nefret suçu olacağını,
bir kere daha milletimizin dikkatine sunuyoruz.
yine hafta sonunda,
ülkemizin tek bir kişinin imzasıyla,
milli iradenin tecelligahı meclisimizde kabul edilen,
istanbul sözleşmesi’nden çıkmasının üzerinden de
iki yıl geçti.
türkiye’nin sözleşmeden çıktığı 1 temmuz 2021’den
bu yılın haziran ayına kadar geçen sürede
ülkemizde toplam 610 kadın,
cinayete kurban gitti.
ayrıca yüzlerce kadın şüpheli şekilde öldü.
bir kere daha tekrarlıyoruz.
bu cinayetlerin kanı,
cinayetleri işleyenler kadar,
istanbul sözleşmesi’ni kaldırarak,
kadına yönelik şiddete cesaret verenlerin ellerine bulaşmıştır.
dünyanın gündeminde çok sıcak bir olay var.
fransa’da
cezayir asıllı 17 yaşında bir genç,
trafik kontrolü sırasında,
polis tarafından vurularak öldürüldü.
protestolar geniş çaplı olaylara dönüştü.
başka ülkelerde de benzer protestolar görülmeye başlandı.
şunu belirtmek gerekir ki
vatandaşlarını birinci sınıf, ikinci sınıf diye ayıran
ırkçı şiddete maruz bırakan bir yaklaşım,
asla kabul edilemez.
biz fransız yargısının
bu konudaki kovuşturma ve soruşturmayı
en hızlı şekilde tamamlayarak
sorumluları gerektiği şekilde cezalandırmalarını bekliyoruz.
ancak saray hükümetinin,
avrupa’nın açık hava sığınmacı kampı haline getirdiği ülkemizde,
fransa’da yaşanan olayların çok dikkatli takip edilmesi lazım.
ülkemize kontrolsüz şekilde alınan,
ve yurdumuzun dört yanına dağılan sığınmacı ve kaçakların,
yarattığı risklerin,
üstünün ensar söylemleriyle,
avrupa’dan para gelecek masallarıyla örtülmemesi,
çok iyi tahlil edilmesi, yönetilmesi ve
en kısa sürede suriye ve diğer ülkelerden,
kontrolsüz şekilde gelenlerin evlerine gönderilmesi şart.
yoksa,
fransa’da yaşanan olaylarla ilgili sosyal medya mesajı atanlara,
soruşturma açarak,
ya da hükümet sözcülerine,
“türkiye sömürgecilerle yan yana getirilemez” gibi beylik sözlerle,
açıklamalar yaptırarak,
bu işin üstesinden gelmek mümkün değil.
artık sığınmacılar ve kaçaklarla ilgili,
bir eylem planını hızla uygulamak gerekiyor.
türkiye bu yükü daha fazla kaldıramaz.
kendi vatandaşlarının hakkı olan refahı,
başka ülkelerden gelen insanlara vermeye zorlanamaz.
sığınmacıların ülkelerine dönüşü için,
bölge ülkeleriyle diplomatik temasa geçilmesi
takvimi belli bir dönüş planının belirlenmesi,
bu meselenin çözümü için gereklidir.
bugün artık samuray kılıçlı sığınmacılar
sokaklarda birbirilerine saldırıyorsa,
antalya’nın sahilinde,
kayseri’de lunaparkta,
istanbul avcılar’da öso bayrakları açılmaya başlandıysa
bekleyecek bir dakika daha kalmamıştır.
ama saray ülkemizde bu bayraklar sallanırken sessiz kalmaktadır.
rus yazar turgenyev’in dediği gibi
yeri geldiğinde,
“bir kapiklik mum bir şehri yakabilir.”
yine geçtiğimiz günlerde
isveç’te kur’an-ı kerim yakılması
hiçbir şekilde kabul edilemez.
bu bir nefret suçudur.
hiçbir hal ve şart altında
“ifade özgürlüğü” kılıfına sokulamayacak bu ayıba
kendini medeni sayan ülkelerin
tepkisizliği de utanç vericidir.
inançlar arasında sevgiyi ve barışı büyütmek varken
nefreti körükleyen bu saldırıyı telin ediyor,
bu saldırıya sessiz kalanları kınıyoruz.
değerli basın mensupları,
bu bayram,
milletimizin büyük bir kesimi için zor geçti.
bu kesimlerin sofralarında bereket,
ağızlarında tat yoktu.
bunların başında emeklilerin sofrası vardı.
saray, bundan beş yıl önce,
emekliye bayram ikramiyesini,
genel başkanımız kemal kılıçdaroğlu’nun zoruyla getirmişti.
bu yıla kadar da doğru dürüst bir artış yapmamıştı.
bu sene de,
biz her emekliye,
önceki bayramdan eksik ödenen dahil,
toplam 15 bin lira bayram ikramiyesi sözü verdik,
ama seçim bitti saray hükümeti emekliye
sadece 2 bin lirayı reva gördü.
2018’de ilk çıktığında
emeklinin bayram ikramiyesi 1.000 lira,
diyanet’in vekâletle yurt içi kurban kesim bedeli 850 liraydı.
bu yıl ikramiye 2 bin lira,
diyanet’in yurt içi kurban kesim bedeli 5 bin 950 lira.
emekliye ikramiye ilk verildiğinde
bu parayla emekli bayramda kurban ibadetini yerine getirebiliyor,
üstüne memlekete gidiş dönüş parası,
ya da torunlara bayram harçlığı çıkıyordu.
şimdi emeklinin bayram ikramiyesi
bir kurban parasının ancak,
yarısının yarısı etti.
son beş yılda,
saray hükümetinin döneminde,
sadece kurbanlık fiyatlarının değil
her şeyin fiyatı aldı başını gitti.
milletimiz pahalılığa ezdirildi.
yaz geldi,
hala markette bir kilo erik 60 liraya,
bir kilo fasulye 35 liraya satılıyor.
bir somun ekmek 7,5 lira oldu.
o da şimdilik.
paramız bayramda da değer kaybetmeye devam etti.
bayramdan önceki hafta
23 lira 60 kuruş ödeyerek bir dolar alınıyordu,
bayram bitti doların değeri 26 liranın üstüne çıktı.
hal böyle olunca da,
dünyada brent petrol fiyatları bir ay önceye göre değişmezken
bizde pompa fiyatları artmaya devam ediyor.
benzinin litresine
bu gece 2 lira 11 kuruş daha zam geliyor.
kiralar son bir yılda,
büyükşehirlerde 2,5-3 katına çıktı.
yazlıkları hiç söylemiyorum,
artık tatil yörelerinde evler,
açık artırma usulüyle kiraya verilmeye başlandı.
normalde bugün tüik’in
haziran ayı enflasyonunu açıklaması bekleniyordu.
ama bu açıklama çarşamba gününe kaldı.
ito fiyatları bayram seyran demeden açıkladı.
bağımsız araştırmacıların oluşturduğu
en-ag da haziran enflasyonunu açıkladı.
bir tek tüik,
bir ay önceden,
“bayram tatili nedeniyle
işyerlerinden fiyat toplayamam” diyerek,
haziran ayı fiyatlarının açıklanmasını iki gün erteledi.
ama haziran ayı enflasyonu çok önemli.
ilk 6 aylık enflasyon belli olduğunda,
memurun maaşına,
emeklinin aylığına,
kamu işçisinin ücretine,
enflasyonun telafisi için yapılacak artış da
belli olacak.
tüik’in ağır makyajlı rakamları
zaten gerçek enflasyonu yansıtmıyor.
bir de bu fiyatların açıklanmasının
bayram bahanesiyle ertelenmesi,
çalışanların ve emeklilerin maaşlarının
bir kere daha gasbedileceği endişesini artırıyor.
hükümet altı ay boyunca,
çalışanları, emeklileri enflasyona ezdirdi.
şimdi temmuz ayında yapacağı artışla,
güya enflasyonu telafi edecek.
ama vatandaşın
geçmiş 6 ay boyunca yaşadığı kayıp üzerinde kalacak.
diğer yandan,
enflasyonun yüzde 40’ların üstünde olduğu bir dönemde,
maaş, aylık ve ücretlerin
sadece enflasyon telafisi olacak şekilde artırılması
önümüzdeki 6 ayda vatandaşlarımızın
enflasyona ezdirileceği anlamına gelir.
bu nedenle temmuz’da yapılacak artışta
yılın ikinci altı ayında beklenen enflasyon da dikkate alınmalıdır.
tabii bu arada seçim öncesinde erdoğan’ın,
yine genel başkanımız kemal kılıçdaroğlunun zoruyla,
en düşük memur maaşının 22 bin lira olacağı vaadini de,
tutup tutmayacağını takip ediyoruz.
hükümet seçim öncesinde en düşük emekli aylığını
7 bin 500 liraya çıkarırken,
bunu emekli kök aylığına zam şeklinde yapmamış,
en düşük maaşı 7 bin 500 liraya çıkarırken,
aradaki farkı hazine’den vermişti.
örneğin
5 bin 500 lira alan bir emeklinin maaşı 7 bin 500 liraya çıkarken,
7 bin 501 lira alan bir emeklinin aylığı yerinde saymıştı.
böylece, daha çok prim ödeyen ile
daha az prim ödeyen arasında fark kalmamıştı.
hükümet büyük bir adaletsizliğe neden olmuştu.
bu adaletsizliğin düzeltileceğine dair verilen
kademeli artış sözlerinin de takipçisi olacağız.
değerli basın mensupları,
son seçimlerde hükümet,
tam gaz seçim ekonomisi uyguladı.
eldeki tüm imkanları kullandı.
kazanın dibini kazımakla kalmadı,
kazanın dibini deldi.
ülkede döviz kalmadı.
şimdi tam gaz dışarıdan para bulmaya çalışıyor.
erdoğan seçim öncesinde ağzından düşürmediği,
nassı unuttu faiz artışına razı oldu.
ama bir yandan da
yaklaşan yerel seçimler aklından bir türlü gitmiyor.
“acaba sarayın vitrinine koyduğum iki isim üzerinden
bir dalga yakalayıp,
daha fazla faiz artırmadan dışarıdan para bulabilir miyim?” diyor.
yerel seçime kadar ekonomiyi
bu rüzgârla götürmeye çalışıyor.
şimdilerde hükümetin,
tl’nin değer kaybetmesine göz yumduğu,
ama bir yerden sonra bunu durduracağı,
kuru sabitleyeceği,
hatta türk lirası’nın bir miktar değer kazanmasına da
göz yumacağı söyleniyor.
böylece mevcut türk lirası faizlerin,
yabancılara çok cazip geleceği,
seçimlere kadar başta körfez ülkeleri olmak üzere
yabancıların paralarını,
ülkeye getirecekleri,
ve seçime kadar
can yakacak hiçbir önlem almadan,
ekonomiyi götürmeyi bekledikleri ifade ediliyor.
biz bu ülkede, daha önce de
bu hikayelerin peşine takılan çok hükümetler gördük.
hepsinin sonu hüsran oldu.
enflasyonu düşürme bu hikayenin neresinde?
bütçe dengesi enflasyonla mı sağlanacak?
dış ticaret açığı ne olacak?
dış ticaret bakanlığı’nın haziran verisi bugün açıklandı.
bu yılın haziran ayında iş günü sayısı bayram nedeniyle
önceki yıla göre 5 gün az.
bu nedenle ihracat da ithalat da düşmüş.
bayram ayı bir gösterge değildir.
bu etkiyi bertaraf etmek için bir yıllık döneme bakıldığında
dış ticaret açığının
önceki yılın aynı ayına göre yüzde 56 artışla
120 milyar dolara dayandığı görülüyor.
saray’ın
“dış ticaret fazlası ve cari fazla vererek enflasyonla mücadele”
safsatası çöpe gitti.
ama dış ticaret açığı sorunu orada hala duruyor.
peki,
saray dışarıdan kaynak bulayım derken,
enflasyona ezdirilen vatandaşın sesini kim duyacak?
ortada bir plan yok,
orta vadeli program yok,
ek bütçe yok,
geçmiş yönetimin piyasalara vurduğu,
prangaların nasıl kırılacağına dair bir strateji yok.
değişen iki isim dışında
ekonomi yönetiminde de,
para politikası kurulunda da eski tas eski hamam.
sadece yaldızlı sözler var.
yeni hazine ve maliye bakanı türkiye’yi,
kara para ve terörizmim finansmanı konusunda,
kendisinden önceki hükümetlerin soktuğu,
gri liste ayıbından kurtaracağını söylemişti.
yeni liste açıklandı.
türkiye hala gri listede.
raporlarda,
“kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadele”
konularında türkiye’nin gidecek çok yolu olduğu belirtiliyor.
bu şartlar altında
kim güvenip de türkiye’ye para getirecek?
ben söyleyeyim,
ya kısa vadede parayı vurmak isteyen
sıcak paracılar, tefeciler,
ucuza devlet malı kapatmak isteyen vurguncular,
ya da dost kisvesi altında siyasi taviz koparmaya,
bize emir vermeye kalkan,
emperyalist güç olma,
yeniden düyun-u umumiye’yi canlandırma heveslileri.
bu hikâye,
2021 yılının eylül ayında uygulamaya koydukları
“yeni model” safsatasından bile beter,
tekrar söyleyelim,
bu işin sonu;
milleti enflasyonun altında daha da ezmek,
verilen maaş, aylık, ücret zammını
çok kısa sürede pul edip milletin elinden geri almak,
sonunda bu ülkenin vatandaşlarının alın terini
yabancıya ballı börek olarak peş keş çekmek,
cumhuriyeti kurarken bitirdiğimiz
düyun-u umumiye’yi geri getirmektir.
bu işin sonu
borç verenden emir almaktır.
millet için hüsrandır.
değerli basın mensupları,
aziz milletimizin kulakları
bugüne kadar neler duydu,
gözleri neler gördü neler…
villaların bodrum katında,
sıfırlamakla bitmeyen para dolu kasalar,
ayakkabı kutularından, çikolata kutularından taşan dolarlar,
yurt dışındaki vergi cennetlerinde kurulan aile şirketleri,
ve bunlar üzerinden yapılan
milyonlarca dolarlık para transferleri…
işte en son,
saygın bir yabancı haber ajansı,
içinde saray şürekasından isimlerin de geçtiği bir haber yayınladı.
buna göre isveçli bir şirket,
türkiye’de araçlara kendi sattıkları alkol-metrelerin takılması için
bir girişimde bulunuyor.
buna yasal alt yapı oluşturulması
ve ticari ayrıcalıklar kazanmak karşılığında
bilal erdoğan’ın başında olduğu vakıf ve üniversitelere,
on milyonlarca dolarlık rüşvet aktarmayı planlıyor.
hatta bunun için türkiye’de paravan bir şirket bile kuruyor.
ama şikayet üzerine bu çirkin oyun ortaya çıkıyor,
planı yapanlar şirketten atılıyor
ve bu plan hayata geçmiyor.
habere konu olayın özeti bu.
ancak bu haberin çıkmasının ardından yaşananlar
son derece ilginç.
önce erdoğan’ın iletişim başkanlığı veryansın etmeye başlıyor.
sonra rtük başkanı,
sonra meclis başkanı, bakanlar
bu vaveylaya iştirak ediyor.
ve tabi bunun ardından da troller geliyor…
üstüne derhal yayın yasakları geliyor.
ben buradan soruyorum,
cumhurbaşkanının oğluyla ilgili bir haber
rtük başkanını,
bakanları
ve hatta meclis başkanını neden bu kadar ilgilendiriyor?
çünkü,
cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri ucube rejimde
parti devletinde,
işler böyle yürüyor.
85 milyon millete de
bu kirli düzenin devamı için
karın tokluğuna,
köle gibi çalışmak düşüyor.
o da iş bulabilirse…
gurbet kızımız…
mevsimlik işçi bir ailenin kızı…
antalya’da tarlada doğmuş.
çalışmış, didinmiş,
üniversitenin bankacılık bölümünü bitirmiş.
ama torpil bulamamış, bir işe girememiş.
şimdi ma-aile
antalya’nın sıcağında yevmiyeyle
günlük 11 saat tarlada çalışıyor,
günlük nafakalarını çıkarmaya uğraşıyorlar.
gurbet kendisine mikrofon uzatan muhabire,
“bu ülkede başarılı olmak bir işe yaramıyor” diyor.
çoban sülü’den
cumhurbaşkanı süleyman demirel’i çıkaran
yetenekli gençlerini en ücrada bile olsa bulup
yurtdışında eğitime gönderen,
onları dünya çapında
bilim insanı ve sanatçı yapan bu ülkenin
ucube saray rejimi elinde geldiği yer burası.
yokluk yoksulluk artık bu topraklarda,
bir kader olarak sonraki kuşaklara aktarılıyor.
çalışsan da yoksulsun çalışmasan da…
bu ucube rejim gelmeden önce 5 milyon 272 bin olan
gerçek işsiz sayısı
nisan ayı itibariyle 9 milyon 138 bine çıktı.
ucube rejimle geçen beş yılda,
işsizler ordusuna 3 milyon 867 bin kişi daha eklenmiş.
son 5 yılda,
vatandaşların ve şirketlerin borcu dörde
kamunun borcu beşe katlandı.
finansal kesim dışında kalan,
kamunun, özel kesimin ve vatandaşların borcu 4 kat arttı.
3 trilyon 381 milyar liradan
14 trilyon 466 milyar liraya çıktı.
orta direk yok oldu,
zengin ile fakir arasındaki makas olağan üstü açıldı.
bu yılın nisan ayı itibariyle
bankalardaki toplam mevduatın yüzde 70’ini
1 milyon lira üzerindeki mevduat hesapları oluşturuyor.
ama bu 1 milyon lira üzerindeki hesap sahiplerinin sayısı
bankaların toplam müşteri sayısının sadece binde 6’sı.
bu düzende birileri hep birilerinin üzerine yaslanıyor.
altta kalan da her zaman
emeğiyle geçinmeye çalışan vatandaş oluyor.
bu düzenin böyle gitmeyeceğini söyleyen herkes
bir numaralı düşman ilan ediliyor.
işte genel başkanımıza yönelik fezleke tehditleri,
işte sosyal medyadaki sürek avları
işte rtük’ün muhalif televizyonlara kestiği intikam cezaları
ve işte en son
gazeteci merdan yanardağ’ın
bir programda söylediği sözlerden
orası burası kesilerek, montajlanarak hazırlanan
bir video gerekçe gösterilerek tutuklanması.
merdan yanardağ o programlarda,
ak parti’nin diyarbakır milletvekilinin sözlerini de anımsatarak,
hükümetin neyi, neden yaptığını hatırlatıyor.
saray’ın yeni bir çözüm süreci başlatma
ve terörist başını salıverme niyetinden bahsediyor.
tezgahın açığa çıktığını gören,
saray mahfilleri de hemen kampanya başlatıp,
gazeteci merdan yanardağı içeri attırıyor.
ahlak pusulası fırıldak olmuş saray hükümetinin
yalanlarla, trol ordularıyla algı yönetme taktiği
anlaşılan yerel seçimlere kadar da
tüm hızıyla devam edecek.
biz,
“seçim süreci mayıs ayında sona ermedi.
8 ay sonra yapılacak belediye seçimlerine kadar sürecek” derken
bunu boşa söylemiyoruz.
ama ülkenin geleceği için
sorumluluk alan gazeteciler,
bu baskılara pabuç bırakmaz.
ülkemiz adına utanç verici bu yanlıştan
derhal dönülmelidir.
merdan yanardağ serbest bırakılmalıdır.
değerli basın mensupları,
önümüzde yerel seçimlere kadar
çok kritik bir zaman dilimi var.
saray’ın en büyük beklentisi
karşısında bir araya gelmiş muhalefeti bölmek.
94 seçimlerinde olduğu gibi
karşısındakileri dağıtıp kendi adaylarını aradan çıkarmak.
bunun için çabaları fasılasız sürüyor.
biz,
önceki seçimdeki eksiklerimizi hızla gideriyoruz.
bir yandan
örgütümüzde başlattığımız yenilenme sürecini gerçekleştirirken,
önümüzdeki yerel seçimlere kadar,
hizmetlerimizi anlatarak,
en ücra mahallelere kadar ev ev dolaşarak,
bundan önceki seçimlerdeki birlikteliklerimizi tahkim ederek,
yerel seçimlerden başarıyla çıkacağız,
istanbul, ankara, adana, antalya, mersin gibi
büyükşehirler başta olmak üzere
pek çok belediyeyi erdoğan’ın elinden aldığımız
yerel seçim zaferimizden bu yana dört yıl geçti.
geçen dört yılda belediyelerimiz
tüm engellemelere rağmen
sosyal demokrat belediyeciliğin
en güzel örneklerini verdiler.
vatandaşın parası vatandaşa hizmet için kullanılınca
nasıl eserler verilebildiğini gösterdiler.
illerinde, ilçelerinde
belediyeler eliyle verilen yardımları artırdılar.
üretime destek olmak için
hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi için
var güçleriyle çalıştılar.
haklarında söylenen tüm yalanları
yalancıların yüzüne vurdular.
şimdi yapılan hizmetleri anlatma,
bugüne kadar yapılanlardan çok daha büyük işler yapma zamanıdır.
bayram da bitti.
artık bu yaz chp örgütlerine,
chp milletvekillerine,
chp belediye başkanlarına,
belediye meclis üyelerine
her kademeden chp yöneticilerine tatil yok.
yenilenen kadrolarımızla
tüm gücümüzle seçime kadar sahada olacağız.
benim söyleyeceklerim bu kadar.