Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce “ERDOĞAN ADAY OLAMAZ “

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce “ERDOĞAN ADAY OLAMAZ “
Yayınlama: 27.01.2023
A+
A-

MAĞDUR ETMEYELİM DİYE BİR ŞEY OLMAZ ERDOĞAN ADAY OLAMAZ

Ankara’da düzenlediği kahvaltıda partisinin MYK üyeleri ve basın mensuplarıyla bir araya gelen Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce gündeme dair değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylık tartışmasına değinen İnce “Bir kural ya vardır ya yoktur. Kişiye göre, duruma göre, doların yüksekliğine göre, nasıl olsa yenilecek mantığına göre, mağdur etmeyelim diye bir şey olmaz. Anayasayı kendimize göre uyduramayız. Erdoğan aday olamaz.” dedi. Açıklamalarında iktidara ve 6’lı masaya yüklenen ince sözlerine şöyle devam etti;

ADAYLIK ANAYASA’YA UYGUN MU DEĞİL Mİ ÖNCE BUNA BAKARIZ

Değerli arkadaşlar hepiniz hoş geldiniz. 107 gün sonra seçim var, kronometre çalışıyor artık. Yani seçim kararı nasıl alınacak; çok net. Ya cumhurbaşkanı götürecek seçime ya da 360 milletvekili bulunacak. 2017’de “Meclis’i feshetme yetkim yok.” demişti Sayın Erdoğan. Şimdi değişti, gerçi Türkiye’de pek çok şeyin adı değişti. Zam yok güncelleme var, erken seçim yok seçim tarihinin güncellenmesi var, saray yok külliye var, başarısızlık yok dış güçler var, küçülme yok ekonomide eksi büyüme var, istifa yok af talebinde bulunma var. Bunlar Türkiye’nin son dönemindeki yeni kelimeleri. Şimdi “10 Mart’ta kararnameyi yayınlayacağım.” dedi. 14 Mayıs’ta da seçim var. Ortada bir anayasal tartışma var. Dün akşam 6’lı Masa’nın da bu tartışmaya dahil olması, itiraz etmesi bizi memnun etti. Dün akşama kadar hiç konuştukları yoktu. “Mağdur etmek istemiyoruz, onun için buyurun aday olsun yarışalım, nasıl olsa yeneceğiz” diyorlardı. Dün bildirilerinde ilk kez bu konuya değindiler. Şimdi Türkiye, bir şans devleti olamaz. Ekonomi kötü, nasıl olsa yenilecek, onu mağdur etmeyelim. Böyle siyaset olmaz, bu doğru değil. Yani normlar hiyerarşisi diye bir hiyerarşi var. En üstte ne var, anayasa var. Anayasa’nın altında usulüne uygun yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler var, kanunlar var, yönetmelikler var, cumhurbaşkanı kararnameleri var, şu var, bu var. Önce neye bakacaksınız? Önce Anayasa’ya uygun mu değil mi, buna bakarız. Ne diyor Meclis Başkanı Sayın Şentop; “Komisyon raporunda ben yazmışım” diyor. Komisyon raporu zurnanın son deliği. Komisyon raporunda yazıyor olmak sorunu çözmez.

ERDOĞAN ADAY OLAMAZ

2014’te seçilmiş Erdoğan, 2018’de seçilmiş. 2017’deki referandumda “1 kişi 2 defa cumhurbaşkanı seçilir, Meclis erken seçim kararı alırsa üçüncüye seçilebilir.” diyor Anayasa 101. Sadece Anayasa 116 bir istisna getirmiş: “Meclis yenilerse seçimi üçüncüye aday olabilir.” diyor. Bir kural ya vardır ya yoktur. Kişiye göre, duruma göre, doların yüksekliğine göre, nasıl olsa yenilecek mantığına göre, mağdur etmeyelim… Böyle bir şey olmaz, Erdoğan hep mağdur zaten. Erdoğan 20 senedir mağdur, burada bitmez. Anayasa’yı kendimize göre uyduramayız. 2007’de Abdullah Gül seçildi cumhurbaşkanı, 7 yıllığına seçildi. Bakın 2012’de 19 Ocak’ta bir değişiklik yapıldı. Sırf Abdullah Gül’ün yeniden cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için değişiklik yapıldı ve dendi ki; “Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldır ve ikinciye seçilemez.” diye kanun çıktı. En ufak bir açık kalmasın diye 7 yıl dediler 2012 19 Ocak’ta ve ikinciye seçilemez, dediler. Özel hüküm konuldu. Şimdi burada da 2017’deki değişiklikte bir özel hüküm konulmalıydı. Denmeliydi ki: 2014’deki seçim farkı o zaman cumhurbaşkanının yetkileri farklıydı, niteliği farklıydı, 2014 sayılmaz, diye hüküm koymaları lazımdı. Şimdi diyorlar ki “Biz böyle bir hüküm koymadık ama siz anlayın işte.” Bu doğru değil, aday olamaz.

ERDOĞAN HEP MAĞDUR 20 SENEDİR MAĞDUR

Ha mağdur olurmuş, partisinin oyu artarmış beni ilgilendirmiyor. Bir siyaset insanı olarak anayasaya uygun mu değil mi, 2017’deki değişiklik yapılırken şöyle denmeliydi: Bu yeni bir durum 2014 sayılmaz bu işe, 2018’den itibaren, diye özel bir hüküm koymaları lazımdı. Muhalefet düne kadar sesini çıkarmadı, “nasıl olsa seçimi kazanacağız” diyerek. Ama gelen tepkiler üzerine dün ilk kez bu konuda bir aykırı ses çıkardılar. Bu keyfiliktir, bu hukuk devletinden kaçmaktır, bu Türkiye’yi şans devleti yapmaktır. Burada eğer aday olursa 2028’de yeniden aday olur. Meclis erken seçime giderse 2028’de bir daha aday olur. Aday olur-olmaz o ayrı bir konu, kazanır-kazanmaz, şansı azdır-çoktur onu bilemem. Onlar sonraki iş, önemli olan kurallardır. Anayasayı 2017’de değiştirirken bu özel hükmü koymuş olsalardı bir itirazım yoktu. Bu kuralsız bir toplum olmak demektir, çağdaş devlet olmaktan uzaklaşmak demektir. “Anayasaya aykırı ama YSK kabul eder.” bu teslim olmak demektir. “Biz YSK’ya güvenmiyoruz, onun için itiraz da etmiyoruz.” O zaman Anayasa Mahkemesi’ne neden müracaat ediyorsunuz? Çıkarılan herhangi bir yasanın, Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz itiraz ediyorsunuz. Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesi var, 12’sini Cumhurbaşkanı seçiyor, 3’ünü Meclis seçiyor. Meclis’te de çoğunluğu olduğuna göre onu da Cumhurbaşkanı seçiyor demek ki. Anayasa Mahkemesi’nin 15’ini de Cumhurbaşkanı seçtiğine göre neden Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorsunuz? YSK’ya sen güveniyor musun, ben de güvenmiyorum. Anayasa Mahkemesi’ne sen güveniyor musun, hayır ben de güvenmiyorum. Güvenip güvenmemek başka bir şey, anayasal olarak müracaat etmek YSK’ya ya da Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmek başka bir şey.

BİRBİRİNE KARIŞMIŞ HER ŞEY KİM NEREDE BELLİ DEĞİL

Seçimin tarihini belirledi, Erdoğan belirledi 14 Mayıs dedi. Komedi burada başlıyor zaten. Kuralları da o belirledi, tarihini de o belirledi, ittifakların yapısının nasıl olacağını o belirledi, barajın kaç olacağını o belirledi, seçimde cumhurbaşkanının devlet imkanlarının kullanılmasına o karar verdi, tarihi de belirledi 14 Mayıs. Fakat ortada komik bir durum var. “Yeter, söz milletindir.” 1950’de Demokrat Parti’nin, iktidara karşı söylemiş olduğu bir şeydir. 23’ten beri CHP var, 27 yıldır. Yeter artık diye CHP’ye söylüyor, şimdi iktidar muhalefete söylüyor bunu, Demokrat Parti de İsmet İnönü’ye laf çakıyor. Bunu kim çözebilir bilmiyorum, ben çözemedim. Demokrat Parti ile CHP aynı ittifakın içinde, Demokrat Parti’nin Genel Başkanı İsmet İnönü’ye laf ediyor, Erdoğan “Yeter, söz milletindir.” diyor, ben çözemedim. Benim zekam buna yetmiyor, varsa bir babayiğit bunu çözecek… 10 yaşından beri siyasetle uğraşan birisi olarak; gençlik kollarında, ilçe-il yönetimlerinde, parlamentoda bunca sene yakın tarihi iyi bilen birisi olarak, kendimi öyle tanımlıyorum, Cumhuriyet tarihini defalarca okumuş birisi olarak ben bu denklemi çözemiyorum. Birbirine karışmış her şey, kim nerede belli değil.

KAYBEDECEK BİR İKTİDARI HİÇBİR SEÇİM KANUNU KURTARAMAZ

Seçimi kazanmak için her tür yola başvuracak. Kaybetme ihtimali bile EYT’yi çözdürüyor, ehliyetler geri geliyor arkadaşlar. 10 bin kişi, 10 bin oya ihtiyaç var. Hac mevsimini düşürüyor, 85 bin kişi. Hiçbir zaman 10 bin ehliyet, 85 bin hacca gidecek kişi, 5 bin şuradan oy, 10 bin şuradan oy… 20 yılın içinde hiçbir zaman böyle hesaplar yapılmamıştı. Artık bin kişi de şurada mağduriyet var, buraya da bir kanun çıkaralım, bunların da oyuna talip olalım diye yeni hazırlıklar gündemde diye düşünüyorum. Ama kaybedecek bir iktidarı, hiçbir seçim kanunu kurtaramaz arkadaşlar. Yani seçimi kazanmak için akıl dışı yöntemlere başvuruyorlar. Marketlere baskı yapıyorlar, üreticilere baskı yapıyorlar, bankalara baskı yapıyorlar, tekstil sektörüne baskı yapıyorlar, mobilya sektörüne baskı yapıyorlar. Bunun bedeli seçimden sonra çok ağır olacak. 2018’de söylemiştim: Bu yorgun Erdoğan kazanırsa dolar 10 TL olur demiştim. O zaman bir gazete manşet atmıştı “Muharrem İnce’yi MİT sorgulasın, nereden biliyor bunları.” diye. Ben de müneccim değilim, göstergelere bakıyorum, yapılan işlere bakıyorum, 10 TL’yi bulacak dedim. Şimdi söylüyorum: Seçimden sonra dolar 35 TL! Hiç kaçarı yok çünkü yöntemler akıl dışı yöntemler, günü kurtarma yöntemleri, baskı. Marketçiye baskı yap, tedarikçiye baskı yap, üreticiye baskı yap, mobilyacıya baskı yap. Bu bir yere kadar durdurabilirsiniz ama ondan sonra maalesef işler çok kötü olur.

KONUT FİYATI ARTIŞINDA BİR DÜNYA REKORU KIRIYORUZ BİZ

Değerli arkadaşlar, dünyada enflasyon yüzde 10. Bizde TÜİK’e göre yüzde 65. Dünya’da gerilemeye başladı. Konut fiyatı artışında bir dünya rekoru kırıyoruz biz. Türkiye birinci sırada, konut fiyatı artışında yüzde 189. İkinci sırada Estonya var, yüzde 27. Yani birinci ile ikincinin farkına bakar mısınız; yüzde 189 ve yüzde 27.

ÜFLESEN YIKILACAK BİR İKTİDAR VARKEN MUHALEFET UMUT OLAMIYOR

Değerli arkadaşlar, üflesen yıkılacak bir iktidar var. Üflesen yıkılacak bir iktidar varken muhalefet umut olamıyor. Neden olamıyor? Çünkü çözülmüş bir sorunu tekrar gündeme getirecek kadar, çözülmüş bir sorunu tekrar çözmek için yola çıkan bir muhalefet var. Milletin tenceresi kaynamıyor, herkes geçim sıkıntısı içerisinde, çözülmüş bir sorunu ‘türban sorununu’ çözmek isteyen ve “Ben burada yasal değişiklik istiyorum.” diyen, bunun karşılığında da konuyu gol atmak olarak gören anayasa değişikliği isteyen bir Cumhurbaşkanı var. Şimdi burada bu umutsuzluk ortasında, bu kötü gidişin ortasında biz milletimize Memleket Partisi olarak bir seçenek sunuyoruz.

GELİN SEÇMEN VE SANDIK İTTİFAKI İÇİN 6’LI DEĞİL 26’LI MASA KURALIM

6’lı Masaya da bir kez daha sesleniyorum: Sizin cumhurbaşkanı adayınızın kim olacağıyla ilgilenmiyoruz, kimi istiyorsanız onu yapın. Ama seçimden önce açıklayın, seçim sonrasına bırakmayın! Bak 51 günde açıklanmış, 51 günde kötü bir kampanya yapmış birisi olarak söylüyorum: 51 gün yetmiyor, 13 tane vilayete gidemedim ben. Akhisar’a gidemedim, Tarsus’a gidemedim, Bandırma’ya gidemedim. Bu yetmiyor ama kimi istiyorsanız onu aday yapın. Biz üyelerimiz ile adayımızı seçeceğiz. Ama bir şey söylüyorum, 6’lı değil 26’lı bir masa kurun 2 şey için: 1, seçmen listelerini bir tarayalım. Hep birlikte, biz de yardımcı olmak istiyoruz. Tek başınıza yapabilir misiniz, hayır yapamayız. Biz 81 vilayetin 922 ilçenin tümünde örgülü değiliz ki biz yeni kurulmuş bir partiyiz. Hazine yardımımız yok, belediyemiz yok ama biz katkı sağlarız. 1, şu 62 milyon seçmeni bir inceleyelim hep birlikte. Sahte seçmen var mı, ölü var mı, mükerrer var mı? Bu konuda bir masa kuralım. 2, yaklaşık 200 bin sandığı nasıl koruyacağımızı 26’lı bir masa kurup 26’yı rasgele söylüyorum, kim katkı sağlamak istiyorsa bu 200 bin sandığı kontrol altına alalım. Hiçbir açıklamalarına inanmıyorum. YSK’dan daha iyi örgütlenmişler de, şuymuş da, buymuş da, bu sefer yapmışlar da hiç inanmıyorum buna. 2018’de de bana öyle dediler. “Sen mitinglerini yap, sandıklar bize emanet.” dediler, 12 bin 843 sandığa gözlemci koymamışlar. Bugün de aynıdır, söylüyorum. Erzurum sandık listelerini merak ediyorum, Diyarbakır, Şanlıurfa, Hakkari, Bitlis, Konya. Çıkarsınlar bakalım, hangi sandıkta hangi gözlemci? Telefon numaraları ile birlikte bize göndersinler. Hala yapılmadığını biliyorum. 6’lı Masaya teklifim; 26’lı Masa kurun, cumhurbaşkanı adayınız kim olursa olsun, milletvekillerinin listesini nasıl yapacaksınız bilmiyorum onlarla ilgilenmiyoruz. Seçmen listesini araştıralım, sandıklara sahip çıkalım. Bu konuda iş birliği yapalım diyoruz. 200 bin sandığın; 5 binine bir parti, 10 binine bir parti ne ise bunu paylaşalım tek tek. İstediğinizi cumhurbaşkanı adayınız yapın, istediğinizi milletvekili yapın. Sadullah Ergin’i Hatay 1. sıraya koyun. Biz ilgilenmiyoruz onunla, Ali Babacan’ı da Ankara 1. sıraya koyun. Sıkıntı yok, kimi istiyorsanız yapın. Ama bizim derdimiz geçmişte yaşanan hataları yaşatmamak.

SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER BU KADAR BASİT

Değerli arkadaşlar, bir başka konu “Acaba Erdoğan seçimde yenilirse gider mi?” Bunu tartışmak bile abes. Türkiye, muz cumhuriyeti değil. Seçimle gelen seçimle gider, bu kadar basit. İstanbul’da nasıl gittiyse, Ankara’da nasıl gittiyse. Sakın ha milletimizin böyle bir düşünceye kapılmamasını istiyorum. Böyle bir şey yok. Sakın sandığa gitmekten vazgeçmeyin. Katılım ne kadar yüksek olursa, iktidarı değiştirmek o kadar kolay olacaktır. Gerçeklikten kopmuş bu Erdoğan’ın gitmesi lazım. Paris metrosunun damı akıyormuş, İngiltere, Fransa, Almanya sokakta insanlar aç geziyormuş. Yani buna inanan var mı bilmiyorum bizim milletimizden de. Adamın milli geliri 60 bin dolar 70 bin dolar, seninki 8 bin dolar. Neredeyse IBAN isteyecek Fransızlardan, Fransızlara yardım edecek. Bu gerçeklikten kopmaktır. Somali’nin IMF borcunu ödeyen Fransızların IBAN’ına da para yatırırsa da şaşırmam gerçi. Verdiği hiçbir sözü tutamamış, 2023’te 2 trilyon dolar milli gelirimiz olacaktı, 1 trilyon dolar bile yok. 25 bin dolar kişi başı olacaktı, 10 bin dolar bile yok. 500 milyar dolar ihracat olacaktı, 250 milyar dolar ihracat. İlk 10 ekonomi arasına girecektik, 23’e geriledik. Hiçbiri olmadı. Şimdi 2071’e doğru gidiyoruz, 2053’e doğru gidiyoruz.

YETENEKSİZLER ORDUSU BİR BAKANLAR KURULU VAR

Değerli arkadaşlar, böyle bir ortamda yeteneksizler ordusu bir Bakanlar Kurulu var. Açıklamalara bakın Allah aşkına: Hasta sayısı fazla onun için ilaç bulamıyoruz. Açıklamaya bakın ya. Gözlerindeki ışık ile ekonomiyi yöneten başka bir bakan. Öğretmen maaşları yüksek diyen Milli Eğitim Bakanı. İstifa edemeyenler, affını isteyenler bu topluluğun yönettiği bir Türkiye’de ne yazık ki Suudi Finans Bakanı, “Türkiye gibi savunmasız ülkeleri desteklemeye devam edeceğiz.” dedi. İçimi acıtan bir söz bu. Herhalde her Türk vatandaşının içini acıtmıştır. Tabii ki dosyayı, kaşıkçı dosyasını teslim edersen egemenlik hakkını bir başka ülkeye verirsen; bu egemenlik hakkıdır, resmen egemenlik hakkıdır. O dosyayı verirsen Finans Bakanı’da ne yazık ki böyle bir açıklama yapar. Benim kısaca değerlendirmelerim bundan ibarettir.

Yaptığı değerlendirmelerden sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan İnce, 6’lı masanın Anayasa’ya uygun hareket edip etmediği sorusuna; “Biz diyoruz ki: Partili Cumhurbaşkanı olmaz, parti genel başkanlarının emrinde cumhurbaşkanı da olmaz. Eğer cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklarsa milletvekilliğine aday olmamaları lazım parti başkanlarının. Cumhurbaşkanı yardımcısı olurlarsa; cumhurbaşkanı seçilen kişi, cumhurbaşkanı yardımcılarının imzasıyla mı iş yapılacak? Yardımcının imzasıyla iş olur mu? Peki milletvekili olurlarsa da yasamanın üyesi olacaklar. Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı. Yürütmenin başı, yasamadan emir alamaz. Anayasaya aykırı bu.” dedi.

Memleket Partisi’nin bir ittifaka dahil olup olmayacağı sorusuna;

“Evet görüşüyoruz. Bir metin üzerinde çalışıyoruz. Ama henüz bitirdiğimiz bir şey yok. Cumhurbaşkanı adayını netleştirdiğimize dair haberler doğru değil. Fakat görüşüyoruz bu konuda bir sıkıntı yok. 6’lı Masanın işine benzemesin istiyoruz. 8, 10, 15.’ye altın günü gibi olmasın istiyoruz. Onun için yapabileceksek bir seferde milletin karşısına çıkıp bir seferde açıklamak istiyoruz.
Bu yorgun iktidar gitmelidir. Ama Türkiye bir belirsizliğe yelken açmamalıdır. Söylüyorum şimdi: Libya Tezkeresi ne olacak? Erdoğan’ı gönderdik, 6’lı Masa kazandı. Libya Tezkeresi ne olacak? Evet mi verilecek, hayır mı verilecek? İstanbul Sözleşmesi ne olacak? Bu konuda cevap yok. Eğitimden tarikatlar silinecek mi silinmeyecek mi? Bak Memleket Partisi olarak netiz! İstanbul Sözleşmesi’ne: evet. Mavi Vatan’a: evet. İHA’ları, SİHA’ları desteklemeye: evet. Tarikatları, eğitimden sileceğiz, nokta! Öyle 3 tane oy var diye kimseye yalakalık yapamayız. Görüşlerimiz çok net bizim. Libya Tezkeresine: evet. Azerbaycan’a yardım etmeye: evet. Netiz!” dedi.

Türkiye’yi bekleyen iklim ve su krizi hakkında projeleriniz sorusuna ise;

“Arkadaşlar, bu konuda hakkımızı isterim. Biz geçen sene bu konuda bir rapor hazırladık. Bütün siyasi partilere mektup yazdık. Siz yeterince haber yapmasanız da, bütün siyasi partilere mektup yazdık. Su konusunda, tarım konusunda o 100 maddelik önerimizi, kim randevu verdiyse o siyasi partilere gittik, dosyamızı teslim ettik. Hatta yalan haberler çıktı bu konuda. Bakın Zafer Partisi’ne gittik, DSP’ye gittik, CHP ve İYİ Parti’ye gittik. Genel Başkan Yardımcılarımız gitti, ben gitmedim. MHP Genel Başkanı randevu verdi, Sayın Bahçeli. Ben de gittim raporu sunmaya. Tarım raporunu, su raporunu sunmama rağmen “Bahçeli ile ne görüştü?” diye haberler yapıldı. Çok yanlış işler bunlar. Bakın bu konuda ilk ve tek raporu biz yayınladık. Dedik ki: Türkiye, 13.5 milyar dolar para harcarsa 3 yıl içerisinde suyla ilgili projemizi hayata geçiririz. Bütün tarlaların başına vana getiririz, tıpkı doğalgazda olduğu gibi. Nasıl apartmanların girişinde doğalgaz vanası varsa tarlaların başına getiririz dedik. Yüzde 77’ye çıkmış vahşi sulama. Yüzde 75-77. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Bunu mutlaka yapmamız lazım. Başımız büyük belaya girecek 10 yıl içerisinde. Bunun raporu açık, randevu veren her partiye anlattık bunu. Bu konuda en fazla konuşan siyasetçi benim Türkiye’de. Sürekli bunu söylüyorum, başımız belaya girecek. Bunun sonu kıtlıktır. Mutlaka su yönetimini, su kanununu çıkarmamız lazım. Yıllardır bekliyor Meclis’te. Şu vahşi sulamadan bir kurtulmamız lazım, şu gri suyu yeniden kullanmamız lazım, yarım kalan barajları tamamlamamız lazım. Bunu acilen yapmalıyız, hem de çok acil, en önemli meselemiz bizim.” şeklinde yanıt verdi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.