CEMAAT- TARİKAT GİRDABI VE MİLLETLEŞME SÜRECİMİZ

Yayınlama: 12.12.2022
A+
A-

CEMAAT- TARİKAT GİRDABI VE MİLLETLEŞME SÜRECİMİZ

 

Cemaat ve tarikat denen olgular her toplumda bir şekilde kendini hissettirirler. Demokrasi kültürü geliştikçe cemaat ve tarikat gruplarının da nicelik ve niteliği azalır. Cemaat ve tarikat mensupları kişilik özellikleri bakımından daha çok itaatte uygun kişilerdir.Kendilerini yetersiz görürler. Hayatlarını sürdürebilmek ya da mutluluğu yakalayabilmek için uhrevi özellikler taşıdığına inandıkları kişilere bir şekilde aklını vicdanını her şeyini teslim ederler. Zira mürid şeyhine biat etmedikçe mürid olamaz. Böylesi bir ruh haliyle cemaat ve tarikat mensupları toplumun diğer kesimine kapalı kendi içinde verilen görevi yerine getiren, neden ve niçinleri sorgulamayan bir mürit olmayı hedeflerler.

İster cemaat ister tarikat olsun bilgi kaynakları hep efsunludur. Doğa üstü özellikler bu bilgilere yüklenilir.Mürşit denilen zatın insan üstü özellikleri, işaretleri dilden dile ifade edilir. Bazen de eserlerinin bir sayfasında dip notunda ifade edildiği söylenerek verlen öğretinin inanç haline gelmesi sağlanır.

İslam Coğrafyasında asr-ı saadet devrinde süfa ehli denilen bir grubun faaliyetlerine şahit olmaktayız. Günümüzde birçok bölgede sufi ya da sofi olarak ifade edilen kavramın menşei süfa ehli olduğu ifade edilmektedir. Bunlar ibadetlerini yapan evsiz insanlardan oluşan genelde Camii, Mescit gibi yerlerde yatan insanlardı. Bu grubun Allah’ı anma, müslümanlara adı geçen mekanlarda okuma -yazma öğretme gibi çalışmalarının tasavvuf akımının ilk başlangıcı olduğu ifade edilmektedir.

İslam dünyasında şeriat dediğimiz( Zahiri) görünen islam hükümlerinden daha çok toplum nezdinde  (Batıni) tasavvuf hareketleri etkili olmuştur. Okuma- yazma oranının düşüklüğü, düşünme, sorgulama gibi yeteneklerin az gelişmiş olması da tasavvuf lehinde bir döünüşüme sebep olmuştur. Oysa tasavvuf hareketleri islamın şeriat çizgisinin dışına taşmamalıydı. Tasavvuf şeriat mücadelesi birçok mezhep imamının hapse atılmasına, işkenceye tabi tutulmasın ada sebep olmuştur. Tasavvuf eserlerini okuduğunuzda akıl ve mantık ile irdelediğinizde saçmalıklarla karşılaşırsınız. Buna karşı tasavvuf erbabı da efendim bunlar hal ilmidir. Yaşayan ancak anlayabilir gibi tevil yolunu seçmişlerdir.

İslam dünyasında dengenin akıldan ilhama, şeriattan tasavvufa geçmesinde Gazali’nin felsefe ve bilime karşı sert tutumunun bir başlangıç hatta kırılma olduğu da bir gerçektir. Farabi ve İbni Sina hakkında yazdığı tahafüt el felasife (filozofların tutarsızlığı)adlı eseri uzun asırlar islam dünyasında felsefeye karşı düşmanlığın devam etmesine sebep olmuştur.

Uzun bir konuyu kısa bir makale içinde detaylandırmak çok zor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile başlayan Türk aydınlanması ile Milletleşme sürecimizin önü açıldı. Egemenliğin kaynağının uhrevi güçlere değil Türk milletinin kendisine verilmiş olması şahsiyetli, eşit bireylerin öne çıkmasını sağladı. Asırlarca cemaat-tarikat esaretine hapsedilmiş yaratıcı zekalarının kullanılmasının önüne geçilmiş, adeta asrımızın hipnotizması olan bu yapılardan ve öğretilerinden  insanımızı kurtarmanın zamanı da gelmişti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Genç Türkiye Cumhuriyetini kurduklarında insanımızın önündeki bütün zincirleri kırarak gerçek eşrefi mahlukat olmasının  önün açtılar. İslam’ın da asırlarca hedeflediği ama bir türlü başaramadığı duruş buydu. Böylece milletleşme sürecimiz başlamış tarikat-cemaat gibi toplumsal yapıda kültürel gecikme diyebileceğimiz unsurların çözülmesi sağlanacak ve insanımız bu esaretten kurtulacaktı.

           Teke ve zaviyelerin kapatılması gerekçeleri de bunlardı. Ancak siyasi popülizm maalesef aydınlanma çağında bu yapıların vatan sathında yeniden peydahlanmasına sebep oldu. 6 yaşındaki bir kız evladımızın evlendirilmesi  bu yapıların tarihi gelişimi içindeki olagelen birçok olayından ve ortaya çıkanlardan sadece biridir. Aklı ve ilmi rehber etmeyen, fikri hür, vicdanı hür bireyleri yetiştirmeyen toplumlar asrımızın bu hastalıklı, hipnozlu şebekelerine mahkum olacaktır. İnsanlarımızı ve en önemlisi körpe yavrularımızı Allah ile aldatan bu haramilerden kurtarmak hem dini, hem insani, hem de milli bir görevimizdir. 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. YUSUF dedi ki:

    BU KONUDA KÜÇÜK BİR YAZI YAZARAK BIRAKMAYIN. BUNLARI DETAYLANDIRIN.ACIN,MESELA OSMANLIYI YIKAN YEŞİL SARIKLILARLA, ÇANAKKALEDE SAVAŞAN YEŞİL SARIKLILARI FARKLIMI, YOKSA LİDERLERİNDE Mİ SORUN VARDI , GİBİ